Tuesday, December 23, 2008

Kar Taneleri

Bir sebebi yok, bloga birseyler yazayim derken aklima geliverdi bu sarki, nerden geldi nasil geldi bilemedim, madem oyle siz de dinleyin dedim:))


Friday, December 05, 2008

Between the Charlottes!!!


Bu ara soyle bir sikintimiz var: Charlotte H. vs Charlotte S. Ikisi de Kemal beyin sinif arkadaslari ama Charlotte S.’yi cok severken, Charlotte H.’yi hic sevmiyor. 'Charlotte S. benim arkadasim ama Charlotte H. degil' seklinde anlatiyor bu durumu. Peki neden Charlotte H.’yi sevmiyorsun dedigimizde ise cevap: cunku o cok yaramaz, beni yoruyor, beni rahatsiz ediyor. Ne yaramazlik yapiyor peki? Efendim yaramazlik cok, hergun bu kizin yeni bir kusurunu ogreniyoruz, ogretmenleri dinlememesinden, masanin ustune cikmasina ve hatta muzun kabugunun hepsini soymasina kadar. Diger taraftan, Charlotte S.’yi ogretmenler cok seviyor, cok akilli, cok guzel resim yapiyor. Bilmiyoruz sonu ne olacak ama ayni cumleyi her gun duyuyoruz: Charlotte S. benim arkadasim ama Charlotte. H degil!!

Wednesday, December 03, 2008

O simdi asker (iyi dogdun Cihangir!!!)


Bugun kardesimin dogumgunu,
Bu blogun sessiz takipcilerinden o da,
dogumgununu kutluyorum,
nice nice guzel yillar diliyorum:))
simdi askerde, Izmir'de,
askerde dogumgunu farklidir herhalde,
eskiden, yani henuz herkes bi tarafa dagilmamisken,
hic unutmazdik dogumgunlerini,
daha dogrusu annem unutmazdi sagolsun,
Cihangir'e cok guzel dogumgunleri yaptik:))
10. dogumgunu ozeldi mesela,
son oyuncak hediyeli dogumgunuydu,
ondan sonra buyuyecegine karar vermistik neyse,
ne kadar sevinmisti:)
o gun en sevindigi oyuncak, bir futbol oyunuydu,
hani vardiya eskiden, bilye kadar bir topla ve
sahanin icine takilan adamlarla oynanan,
bi de illaki salonda kutlardik dogumgunlerini,
ama kisin salonun kaloriferlerini yakmazdik eskiden,
icerideki oturma odasini kullanirdik,
o yuzden o gun sabahtan yaksak da kaloriferleri cok isinmazdi yine de,
kardesimin dogumgunu fotolarinda hep ust uste giyinmisiz halimizin sebebi de bu:))
bir keresinde de niyeyse pasta alamamistikta, kadayisfin ustune dikmistik mumlari,
ona da sevinmisti,
oyle inatci, illah su olsun bu olsun diyen zamane cocuklarindan degildi benim kardesim,
simdi dusunuyorum da simdiki cocuklara gore cok cok masum bir cocuktu,
belkide o kusaklar hep oyleydik,
daha kucuk seylerle mutlu olurduk,
daha guzel oyunlar oynardik,
ve bence daha mutluyduk,
bazen Kemalin mutlu olmak icin cok fazla sebebi oldugunu ve olacagini dusunuyorum,
ama ayni zamanda kucuk seylerden, yokluklardan sonraki varliklardan alinacak mutluluklari kacirdigini ve kaciracagini,
kimsenin sucu degil bu,
her zamanin cocuklarinin sartlari farkli, cocukluklari da farkli,
iste bugun boyle ta gerilere gittim kardesimin dogumgunu vesilesiyle,
tatillerde annemle hazirladigimiz gunluk programlara,
nedense bir 'anneye yardim' saati olurdu muhakkak:)
sonra oglen uykusu,
ama oglen uykusundan kalkinca,
annemin bize hazirladigi ikindi kahvaltisina ne guzel gelirdi bize,
bi de Turk filmi baslardi tam o saatlerde,
Turkan Soray, Fatma Girik flimleri olurdu daha cok,
cogu seyi unutuyorda insan, oyle bazi anlar sanki biraz once yasanmis gibi kaliyor insanin aklinda,
hani sanki biraz once,
ankara'da bir ikindi vakti,
yesil kadife koltuklarimiza yayilmisiz,
onumuzde annemin hazirladigi tepsi,
cayin dumani ustunde,
mahmur mahmur televizyon seyrediyoruz,
uzerinden nerden baksan 20 yil gecmis..

dogumgunun kutlu olsun kardesim:)))


Not: Ben anilara dalinca, saat 12'yi gecmis, 3 Aralik olmus, yoksa bir gun gec yazdigimdan degil yani:))

Sunday, November 23, 2008

Sonbahar..







Ingiltere inanilmaz guzel bir sonbahar yasiyor. Tabi bu kadar yagis alan bir yerin sonbaharinin boyle guzel olmasi beklenir, ama haberlerde bunu ozellikle islemeleri bu senenin daha farkli oldugunu dusundurttu bize de. Agaclarin govdeleri yemyesil, yapraklarin renkleri kirmizidan sariya her tonda. Ve yerler yaprak dolmasina ragmen agaclar da yaprakli hala. Gollerde bir de martilar, ordekler ve su tavuklari ekleniyor bu manzaraya. Biz de evin arkasindaki kanal boyunca yuruyuse cikiyoruz bu ara. Yol ormana cikiyor. Kemalin cok hosuna gidiyor bu yuruyusler. Tabi yolun yoruldugumuz noktasinda bir oyun parki olmasi da motive ediyor onu. Parkin ozelligi cok sakin olmasi, ve de bize de hitap eden oyuncaklarin olmasi:) Nerdeyse Kemal kadar oynuyoruz yani, cok stres atici ama, herkese tavsiye ediyorum. Bu arada Kemal’in bi de agaca cikmasi gerekiyor bu gezilerde yani bu da programin bir parcasi:)

Thursday, November 20, 2008

Ankara'da bir sonbahar gunuydu..


Hani Can Dundar'in boyle girisleri vardir ya belgesellere (her ne kadar su an pek polemik konusu olsa da anlatimini pek severim o belgesellerin),

Bizim hikayemizi yapsa boyle baslardi herhalde:)

Tam sekiz yil olmus Celal'le tanisali,

Simdi bana inanilmaz geliyor ama ilk zamanlarda ay donumlerini bile kutlardik,

hani 19 Aralik, 19 Ocak vs., ilk yilin heyecanini dusunun artik:)

cok sey yasadik, cok sey degisti hayatimizda,

bi oglumuz oldu, memleketten bile tasindik ama yine de dusununce cok geliyor,

dile kolay sekiz yil,

guzel degerlendirmek lazim birlikte gecen zamani,

geride biraktigimiz belli de,

onumuzdeki hic mi hic belli degil,

sevgiyle, saygiyla ve hep yeni umitlerle..

Tuesday, November 18, 2008

kasvetli hava ve tozlu kitaplar.. (ama bi de yeni hayaller var!)

Bu sene mezun olan bi arkadasla maillestik de, boyle yazmis nasil geciyor gunlerin kasvetli hava ve tozlu kitaplar arasinda, sonra da ordaki gunlerimi ozluyorum demis:) herkesin kafasi karisik bu ara hatta dunyanin kafasi karisik desek daha dogru olur..
Biz iyiyiz, bu ara hayatimizda bir yenilik yapma ihtiyaci duyuyoruz-ki ilk aklimiza gelen evi degistirmek oldu nedense:) gerci aklimizda bir suredir, bahceli bi evde oturalim istiyoruz, malum Turkiye'de zor bari burda yapalim dedik. Kemal de evlere sigamiyor artik. Yani ev bakiyoruz simdi, aslinda bi tane de begendik, hatta cok begendik, uc katli bir ev, ingiliz tarzi bir arka bahcesi var, hani cocuk bahceden disari kacti derdi yok, bahcenin her tarafi kapali, sonra mutfak icinde family room bu bahceye aciliyor ki ben de en cok bunu sevdim, Celalin en sevdigi ise cati kati, burayi kendine calisma odasi olarak duzenleyecek ve artik basta Kemal biz onun calismalarini sabote edemeyecekmisiz, en azindan boyle umit ediyor:)) Neyse eger olursa-ki offer'imizi verdik cevap bekliyoruz, tum arkadaslari bekliyoruz, gerci bizim bu minik evimizde de cok misafir agirladik ama orasi daha rahat olacak gibi. Merak etmeyin cati katini size veririm gelirseniz:))

Saturday, October 18, 2008

South of England: 3. Bolum: Kelebek Muzesi

Kelebek muzesi de olur mu demeyin, fotolar tam yansitamasa da cok guzelmis gercekten..






Friday, October 17, 2008

South of England: 2. Bolum: Isle of Whight

Isle of Whight cok enteresan bir ada.

Biz adaya ferry ile yani arabali vapur gibi bir seyle gectik.

Ada kendi kendini yonetiyor, bir nevi ozerklikleri var.

Bize de Ingiltere'nin genel yapisindan baya farkli geldi hersey.

Onun disinda adada inanilmaz bir iklim cesitliligi var.

Bir tarafta daglar, bir tarafta ormanlar, stepler, beyaz kayaliklar, deniz ve hava sicakligi da degisiyor etrafinda dondukce..

Velhasil ilginc bir yer, zaten bu nedenle de baya turist aliyor, yilda iki bucuk milyon turistten bahsediliyor daha ne olsun:))





Kemal Bey ferry'nin penceresinde.. Bu araci da cok sevdi beklendigi gibi:))




Bu denize inen sokak bana Istanbul'u hatirlatti..


Biraz Buyukada'ya benzemiyor mu ama:))


Aysegul ada sefasinda:))




Bir ada manzarasi daha, daha dogrusu yine evleri cekmisim, mimar olacakmisim aslinda:))

Wednesday, September 17, 2008

South of England: 1. Bolum: Portsmouth/Spinnaker

Malum biz dogu sahillerindeyiz Ingiltere'nin..

Bir de guney sahillerini gorelim dedik..

Boylece denizle ilk karsilasmamizi yaptik..

Ve ancak ondan sonra bizim on dakika otemizde de deniz oldugunu kesfettik ama onlar sonra, once guney gezimiz..


sehri bizi cok begendik. tam sahil kenti havasinda, heryerde cok guzel tekneler var, ve soguk olsa da cok guzel bir deniz..bu fotolar kentin sembolu 'spinnaker'dan, cok enteresan bir mimarisi var..


Kemal spinnakerin tepesindeki, yani 170 metre yukseklikteki cam bolmede yuruyor..
Yukseklik korkusu falan hak getire:))

bu da sevgili spinnaker'imizin gece goruntusu, biz inene kadar aksam oldu tabi:))


Kemal ve arkadasi..
hava soguk oldugu icin 'scooby doo' takimlarini yeni bir anlayisla tekrar yorumlamak gerekti:))

Tuesday, September 16, 2008

nerde kalmistik?: Medieval Festival

Hep boyle oldugu icin bahane ileri surmek istemiyorum ama bu sefer klavyem bozuktu da ondan yazamadim gercekten. Peki neden yaptirmazsin klavyeyi onca zaman? Neyse gec olsun guc olmasin di mi?

Biraz geriden basliycam bu durumda.
Colchester malum Ingiltere'nin bilinen ilk yerlesim yeri..

Havasi suyu guzelmis o yuzden buraya yerlesmis atalari..

Boyle olunca bizim karanlik ortacag pek makbul burda..

Her sene festival yapiliyor bu vesileyle.

Biz de eksik kalmadik haliyle, hatta Kemal de ortacag yarislarindan birinde birinci oldu, Turk gucu tabi:))

ortacag mortacag kadinlarin yemek derdi bitmez:))


siradaki rahip amcaya dikkat.. o da zamana uymus besbelli:))



Kemal yarisin son saniyelerinde..



Bu da yaris alani.. Cocuklara dikkat:))


bu da unlu bir ortacag muzik grubu:))

ve sovalyeler, Kemal buna da katilmak istedi tabi ama risk alamadik karsi taraf acisindan:))

Monday, July 21, 2008

hadi teyzeler..!


Isil, Esra ve Tuba teyzelerimize cooook tesekkur ediyoruz..

Bir kiz kardesim olmadigini hissetmedim sayenizde..

Ama ben de artik teyze oluyum di mi???

Sunday, July 20, 2008

Iyi ki dogdun Esraaaa....


bugun esranin dogumgunu,,
o tanidigim en iyi niyetli, ici guzel, disi guzel insanlardan biri,,
umarim hayat da onu hep guzelliklerle karsilar,,

Saturday, July 19, 2008

Kemal dort yasinda..

Kemal bugun dort yasina girdi..
Zaman ne kadar cabuk geciyor..
Ve tum zorluklarina ragmen cocuk kadar insani mutlu eden bir sey yok..

Monday, June 16, 2008

Hatirla Sevgili

hatirla sevgili bitti,

daha ilk reklamini gordugumde, ben bu diziyi seyredeyim diye dusunup,
birinci bolumunden itibaren takip ettigim bir diziydi kendisi..

yakin tarihi bir dolu ask hikayesiyle birlikte anlatan bir diziydi,
yani dizilerimizin cogu gibi hangi zamanda gectigi bilinmeyen, sanki ulke gundeminden yalitilmis
yasayan insanlarin hikayelerinin anlatildigi bir dizi degildi,

dizi boyunca iki darbe, idamlar gorduk,
biliyorduk tabi olanlari annelerimizin babalarimizin anlattiklarindan,
ama boyle o tarihlerdeki onemli sahsiyetlerle tanisinca , birileri tarafindan yasanmis olmasi
kuvvetle muhtemel hikayelerin icine girince, hersey daha gercek oldu,

benim de cok sedigim buyukadada baslayan hem uzucu hem neseli hikaye zamanla uzucu ve yine uzucu bir hale geldi, dizi herseye ragmen hayatin icinde olan nesesini kaybetmeseydi daha iyi olurdu diye dusunuyorum,

onun disinda dizinin yanli oldugu elestirilerine tek diyebilecegim, herkesin kendi hikayesini anlatabilecegi,
umarim baska senaryolarda baska yonlerini de izleme imkani buluruz ulkemizin bu zor donemlerinin,
onemli olan gormezden gelmemek bence,
yuzlesmek ve kendi payimiza cikarimimizi yapmak,

bir dolu aska gelince,
hayati tam yansitti bu anlamiyla dizi,
herkes sonsuza kadar mutlu olmadi dizinin sonunda,
kimileri kavustu, kimileri kavusamadi,
kimilerinin karsilik buldu sevgisi, kimilerinin bulamadi,
kimileri de kaybetti sevdigini,
ve bununla da yasanabilecegini gosterdi,

neticede,
guzel bir diziydi,
ve bitti,
icimizde bir dolu yasanmislik birakarak..
ve umarim bir daha ayni hatalari tekrarlamayiz..

Sunday, June 01, 2008

yeni enerji kaynaklari..


olay soyle gelisti,

yine kutuphaneye gidiyorum,

gitmeden once markete ugruyorum,

kutuphanede bir sey yemek icmek yasak diye buna uymuyoruz tabi,

insanlar orada yasadiklar icin her yandan yeme icme sesleri geliyor zaten:)

her neyse, ben de bir seyler alirken bu arkadasi goruyorum,

aslinda hikayenin oncesi bunun daha havali ve kocaman bir versiyonu var burda,

insanlar calismaya oturuyor ve bir kapak acma sesi, bunu acip oyle basliyorlar calismaya,

ben de ne ki bu diyordum iste,

neyse boylece hadi ben de sundan alayim bir tane diyorum,

deneme mahiyetli,

saat dorte kadar calistiktan sonra iciyorum bir tane,

vee bir bakiyorum saat alti bucuk olmus, Celal beni ariyor hadi cikmiyor musun diye,

son iki saatin nasil gectigini anlamamisim ve onceki dort bes saatten daha fazla sey calismisim,
ha bir de mutluluk hali,

iste boyle basladi tanismamiz,

sonra bir kerede gece denedim ve saat dorde kadar cin gibi calistim,

normal degil pek tabi,

arastirdim icinde bir madde varmis, dikkati saglayan, yorgunlugu alan vs.

yasaklanmis, birseyler cikarmis tekrar surmusler piyasaya vs.

uzun yola giden soforlerle, sabahlayan gencler iciyormus en cok,

her neyse demem o ki, zor zamanlarda kurtarici olabilir,

tabi abartmayalim,

genc essex'li arkadaslar gibi:))

Friday, May 30, 2008

English Tea


malum ingilizler caylari ile unlu,

gerci bizim ocakta demleme caylarimizin yerini tutmaz ama,

guzel sunum yapiyorlar,

okulun kafetaryasinda bile cay istediginizde boyle porselen fincan, demlik ve tabi sut:))

bir de yaninda ginger-biscuit,

boyle torensel seyleri sevdigimden midir nedir ben de disarida cay icmeye sardirdim bu ara,

Thursday, May 29, 2008

alim mi olacagiz, kitap mi yazacagiz?


calismaya devam..


Bir arkadasimin deyimiyle (alim mi olacagiz?) ama kurtulusta yok iste..

Bu arada havalar burda bir guzel bir kotu..

Bir hafta t-shirt bir hafta pardesu giyiyoruz..

havalar guzel olunca herkes cimlere yayiliyor,

benim de aklima ODTU geliveriyor..

Iste boyle bir gunden kutuphaneden bir manzara..

Wednesday, April 30, 2008

kusura bakmayin..


uzun zamandir bloga bakamadim,

bugun bakipta 'iyi ki dogdum' basligini gorunce ben de inanamadim bu kadar ara verdigime,

acayip bir yogunluk icindeyim desem,

hep ayni sey mi diyeceksiniz ama dogru,

zor gunler gecirdik baya..

babam rahatsizlandi, ameliyat oldu,

on dort koca gun hastanede kaldi,

biz de hem onlara destek olmaya,
hem de onlarsiz bosbos kalan eve sahip cikmaya cikmaya calistik,

o kadar korktum o kadar uzuldum ki bu donemde,

hersey anlamini kaybetti,

babam simdi iyi cok sukur,

bugun annemle konustuk,

disari alisverise gitmeye bile baslamis,

biz de dondugumuzden bu yana durmaksizin calisiyoruz eksigi telafi etmek icin,

ama bazen stresimiz son seviyeye cikiyor,

simdi yine bir odevle ugrasirken,

bir bloga bakayim diye geliverdi aklima da bu satirlari yazabildim,

yoksa daha coook sitem alirdim arkadaslardan:))

bu kadar simdilik,

biraz daha duzenli yazmaya calisirim artik,

buyuk sozler vermiyim de:))

Saturday, March 08, 2008

iyi ki dogdum..

dun benim dogumgunumdu..
arayan soran mail atan herkese bir kez de burdan tesekkur ediyorum..
ben son zamanlarda tum onemli tarihleri unuttugum icin,
onlarda benimkini hatirlamaz(!) belki diyordum ama yine ben mahcup oldum,
uzaklarda dogumgunu kutlamak da garip oluyor,
malum biz annemlerle abartirdik bu olaylari,
kendimizi o kadar yorardik ki hazirliklar, hediyeler, olay olup bitince yorgunlugumuz cikmazdi bir kac gune,
ama oyle hosumuza giderdi iste,
dun annem aradi, telefonda duygulandik baya, anne olmak gercekten zor is..
sonra celal ve kemal bana surpriz dogumgunu partisi yaptilar,
kemal cok heyecanladi, 'anne biz sana surpriz hazirladik' diye iceri bir girmesi vardi ki..
sonra bana sari guller verdiler, ben daha tesebbus edemeden kemal mumlari sondurdu, tekrar yaktik bu sefer beraber sondurduk, pastalarimizi yedik ve ben hediyemi actim,
inanilmaz guzel bir kahve makinesi, 'Mr Capuccino'
kucuk bir starbucks da diyebiliriz,
filtre kahveden, capuccinoya, latteden caffe machiato'ya hersey yapiyor masallah,
hani soyle sut kopurtuyor falan,
tabi aldigimdan beri dersi mersi biraktim kendisini kesfetmekle ugrasmaktayim,
neyseki aksam markete ugrayip, espresso ve filtre kahvemizi de alip takimi tamamladik,
aroma suruplari bulamadim ama onlarin pesine bilahare dusecegim,
kisaca herkesi kahveye beklerim..
onun disinda ufak bir konu var ki yazmaya bile degmez fekat 30'uma girdim..
selamlar herkese...
p.s. gormemisin bir kahve makinesi olmus, resmini bloga koymus, aa sari gulleri de unutmayalim di mi..?









Wednesday, March 05, 2008

Wivenhoe

Kendimi eve kapattim essay yaziyorum kac gundur, bir yandan da griple bogusuyoruz, ailecek her asamasini gecirdik, degisiklik olsun bloga bir entry yazayim dedim, biraz gecmisten basliycam ama ne yaplim, burasi bizim kiy evden kanal kiyisindan gidince 4 km falan ve biz o yolu kemalle yuruduk.. celal hep soyleyip duruyordu cok guzel diye, gercekten hem yolu hem de wivenhoe'yu pek begendim, zaten burada kitap yazan unlu yazarlar falan varmis, tam bir huzur yuvasi, ben de cok sakin yerleri sevmem ya, burayi sevdim nedense.









Tuesday, February 19, 2008

tatil fotolari

yeni tatile girecegiz bir aya kadar ben daha Turkiye tatili fotolarini yayinlayamadim di mi?
ama ciddi teknik aksakliklar vardi inanin, neyse lafi uzatmayayim da fotolara gecelim.

Bu ilk gittigimiz gunlerden bir kahvalti sofrasi, iste menemenden sucuga, hellim peynirinden pismis lora, cemenden babamin kop balina ve tabi simit ve cayiyla bir Turk kahvaltisi .. (ne cumle ama:)))

Bu da sevgili kurbanimiz, internette fotograflarinin yayinlanacagindan habersizdi tabi, gerci artik telif hakki isteyecek durumu yok,,

Kis ortasinda yaz yasayan Mersinde deniz sefasindan da iki kare,


Yazdan sonra Ankara'da kar keyfi.. O da bir baska guzeldi..


Kultur turumuzdan kareler ( Hacibektas)

Bu da Kemalin puzzle yapmasini hayranlikla seyreden babam..



Bu da isyerinden arkadaslarla bulustugumuz aksam, son dakika celal kemalle beraber beni almaya gelip surpriz yapmisti ve tabi kemal bey onca ilgiden hafif simarmisti..

Monday, January 28, 2008

gidis ve donus..

Son yazdigim Londra maceralarindan sonra baslayan yogun donem, Turkiyeye gidis-donus ve tekrar kendimizi bir dolu isin icinde bulmamiz.. son gelismeleri boyle ozetleyip sizleri meraktan kurtarayim oncelikle..Turkiye maceralarina gelince, oncelikle gitmek cok iyi geldi, havaalaninda baslayan duygusal ve cok guzel bir karsilama yasadik..herkes bizi biz de herkesi cok ozlemisiz..bunu tekrar biraraya gelince daha iyi anladik..havaalanina hem hasan hem babamla batuhan gelmislerdi karsilamaya..kemal yol boyunca babamin kucaginda uyuyup uyanip kahkahalar atti, ozellikle batuhana cok sevindi..annem camda bekliyordu gittigimizde..bir suru yemek yapmis, hepimizin ayri ayri sevdigimiz seyleri pisirmis, gecenin o yarisi fazla yiyemedik tabi biraz da heyecandan..sabah uyandiginda kemal evin icinde bir o yana bir bu yana kosturuyordu..boyle guzel basladi ve guzel de devam etti..burdan giderken bir bavulu sadece hediye doldurmustuk..ziyaretlerimiz tum tatile yayilinca biz de bu sure boyunca hediye dagittik durduk ve galiba hediye alanlardan daha mutlu olduk..tek sorun kemalin her hediye veriste kendine de hediye istemesiydi..buna da onun ankara da kalan oyuncaklarini, kitaplarini hediye paketi yapip tekrar hediye ederek bir cozum bulduk, anladi tabi ama o da caktirmadi nedense..bayramda mersine gittik, ankarada hava buz gibiyken orada bahardan kalma gunler gecirdik, ve tabi mangallar, tantuniler, kunefeler vs..bir de bir dostumuz bize tekne sefasi ismarladi..kemal tekne gezitisinden sonra ve deniz kenarina gittigimiz gunlerden sonra eve gelince montuyla falan dusup uyudu ve saatlerce uyanamadi..deniz fena halde carpiyordu ve bir o kadar da keyif aliyordu..mersin donusu ankarada annanemlerde kiz kiza yilbasi partisi yaptik..sonra isi ziyaret ettik isilla..evet o da geldi bu tatilde..ise gitmedem once sekizin kosesindeki citir simitte kar manzarasi esliginde guzel bir kahvalti yaptik, simitler ve cay sicak, sohbet de cok guzeldi, hani saat oglene yaklasmasa kalkacagimiz yoktuya..sonra ise gittik, amirleri, arkadaslari gorduk, herkes bizim bir de boyle beraber bir anda gelivermemize hem cok sasirdi hem cok sevindi..oglen kalabalik bir grup yemege ciktik, edessa da memleket yemekleri ziyafeti cektiler bize sagolsunlar..o gun aksam arkadaslarla kapadokyaya dogru yola ciktik.. amacimiz hem kaplica keyfi yapmak hem de kapadokyayi gezmekti..fakat kaplica otele yerlesip, kahvalti, kaplicaya girme, yuzme, oglen yemegi, kaplicaya girme, yuzme, aksam yemegi.. dongusune girince ve disarida da inanilmaz kar olunca otelde kalmaya mecburen(!) razi olduk..kemal de olmayinca son zamanlarin en dinlendirici tatilini yaptik, donuste hacibektas tabelasini gorunca yolumuzu biraz uzatip orayi da gezdik, boylece gezimizin kultur boyutu da tamamlanmis oldu, tabi bu karda kista giden fazla olmadigindan bazi yerler kilitliydi, bizim icin actilar ve rehberler de cok guzel bilgi verdiler..dondukten sonra bir de konyaya ve tabi istanbula gitme niyetimiz vardi ama zaman kisalip ankarada yapmamiz gerekenleri tamamlayamayinca olmadi..bu arada isten kizlarla bir de aksam yemegi yaptik meksika restoraninda, ben bir arkadasimla son dakika bulusabildim ve artik 'desperate house girl' olmadigini ogrenerek mutlu oldum, yaza dugun var..iste boyle baya uzun diye dusunuyorduk ama goz acip kapayincaya kadar gecti ve biz yine iki araba arka arkaya gozyaslariyla ugurlandik..geldigimizde de ben biraz depresiflestim, ilk geldigimizden daha sikici geldi buralar..simdi alistim tekrar tabi..durumlar boyle ben ne kadar ulke sever oldugunu yurtdisinda yasamaya basladiktan sonra anlayanlardanim galiba:))

Rana bu kadar:))

Kemal de bu kadar!