Thursday, April 30, 2009

bir gun bir aksam vakti..


Bir gün bir akşam vakti ölüversem
kimseler duymasın kimseler duymasın
bir günbir aksam vakti ölüversem
ve sen o saatlerde uykudasın
telaşa düşmeyin telaşa düşmeyin
böyle vakitsiz çekip gidersem
S.K.

Benim boyle siirlerim vardir, bi sey hatirlatir onlari, saklandiklari yerden cikar gelirler, Tubanin anneannesinin vefatini duydugumda da boyle hissettim, Turkiye'deydik, bir ay olmadi zannedersem, siirdeki gibi, gidiverdi sanki, ansizin, kimse bir sey anlamadan, daha bir hafta once gormus Tuba, iyiymis, secimlerden bile konusmuslar,

ben de kendi anneannemi hatirladim, ve de kendimi tabi, hani derler ya her cenazede insan en cok kendine aglarmis,anneannelerimizin yeri ayridir, ozellikle kizlar icin, bi de bizim bu anneanne kusagi o kadar hayat dolu ki masallah, bilmiyorum aci tatli cok sey gorduklerinden mi, daha esnek olmuslar hayata karsi,sanki annelerimizin bile onundeler bu acidan,

kolay degil bir yakinini kaybetmek,tekrar hayatin akisina kapilsan da bir sure sonra, en olmadik yerde hatirlayiverirsin de icin acir, fatiha istiyor derler ya biz de hemen gondermek lazim aslinda,
ben asil bundan sonrasindan korkuyorum desem, yaslaniyoruz biz de, iste dedeler gitti cogunlukla, anneanneler gidiyor iste, sonra daha yakinlara gelecek belki, sonra akranlarimiza, sonra belki de isteyecegiz biz de gitmeyi, yalniz kaldigimizi hissedecegiz buralarda,

gerci sirasi yok, bazen beklenmedik biri geciyor siranin onune, gecen Turkiye'ye gidisimizde yeni dogacak bebegine hediye goturdugumuz ama yogunluktan gorusup veremedigimiz bir arkadasimiz bebegini kaybetti daha dogmadan, ben cesaret edemedim telefonda basin sagolsun demeye,,

karamsar bi yazi oldu biliyorum, ama bunlar da hayata dahil,

Tuba'ya bir kez daha bassagligi diliyorum,

Bi de annanesiyle ilgili bir yazi gondermisti, izin de almadim ama o kadar guzeldi ki bazi bolumlerini buraya koymak geldi icimden, eger istemezse kaldiririm hemen,

herkese ve sevdiklerine uzun omurler diliyorum,

Öyle sıradan bir anneanne değildi benim anneannem
Köşesinde sessizce duran, etliye sütlüye karışmayan garib bir nine değildi
“eh yavrum sen bilirsin” diyen bir anneanne değildi
Akıl verirdi, teselli ederdi, karşı çıkardı, yorum yapardı, düşündürürdü..

Her şeyden haberdardı
Ne anlatsan ne öğretsen anlardı
“Bilemiyorum ben” demezdi
Kumandada nereye basacağını bilemese, telefonu yanlış arasa sinirlenir, kabullenemezdi

Eskiden gözlüğünü takar gazete okurdu;
gözleri yaşlılıkla beraber daha az görmeye başlayınca bıraktı…
Facia haberlerinden vehimlenir, bizi uyarır dururdu
“İstanbul’da Kafkasçılar varmış, dikkat et” demişti bir keresinde bana
Hem gülmüş, hem herkese anlatıp durmuştum..

Annemin deyimiyle aklı mermere geçerdi
Cep telefonu almışlardı O’na annemle dayım
Tuş atamışlardı 1, 2, 3
Fuat, Yurdanur, Tuba
Arayıp dururdu gece gündüz…
“Anneanneceğim ben şimdi işteyim, akşam arıyım mı seni” derdim
“eh eh böyle diyon sonra aramıyosun” derdi
Böyle diyip de aramayı ihmal ettiğim günler için içim çok acıyor…

....................................

Annemin annesi değildi O…
2. kuşak akrabam değildi
Benim 2. annemdi,

Ne yediğimi sorardı hep:
“Yedin mi yemeğini?”
“dışarıdan söyleyip durma, eti belli deil yağı belli deil, bi tarhana çorbası yap evde, tavuk haşla”
En son bir pırasa tarifi almıştım telefonda..
Kilo almış görürse beni hemen yüzüme vururdu “azcık dikkat et” derdi
Üstümdeki kıyafeti beğenmezse de hemen söylerdi..
Her şeyin en iyisini en güzelini en kalitelisini bilirdi..
Zevkliydi…
Bizim için de en iyisini isterdi hep…

Sabahları aradığında uyuyor olursam
“a yavrum gitmedin mi işe bu saat oldu” der endişelenirdi..

Aklını, şuurunu hiç kaybetmedi anneanneciğim
Hiçbir şeyleri unutmadı
son 1 hafta yattı sadece
O haliyle bile, dayım “anne ben kimim diye sorduğunda” “aman bee” der, kızardı
Alınır, bozulurdu o muameleye
Sadece hastayım, bunamadım der gibiydi..
...........................................

Babası kurtuluş savaşı şehidiydi…
Çaldağı’nda, anneanneciğim 1 yaşını doldurmadan şehit düşmüştü..
Savaşa gitmeden 2-3 aylıkken kucağına almış babası,
O bembeyaz halini görünce “Akkız bu Akkız” demiş...
Adı Akkız kalmış..
O’nu “Akkız” diye bilenler çoktu.

............................................................

Babacığını kaybedince;
bir ablası ile bir başlarına kalmışlar,
Anne otoritesinde yetim büyümüşler..
Annesi kol kanat germiş, aile reisi olmuş, sözünü geçirmiş…
Akrabaların deyimiyle “Osmanlı kadınıymış”..
Bu genler anneanneme de geçmiş, anneme de, sanırım bana da..

Rütbeli bir komutanmış babası
İstiklal madalyasını almak için başvurmuşlardı geçen sene
Bu yaz Çaldağı’nda yapılacak bir merasimle verilecekti anneanneme babasının madalyası
Nasip olmadı…
...............................................

Malını eskitmezdi, hor kullanmazdı hiç..
Etiketi bile çıkmamış kazaklar, hiç giyilmemiş pijamalar, renk renk lifler bulduk çekmecelerinde…
Salon takımına koyduğu yastıkları 1969 yılında almışlar;
Renkleri o kadar canlıydı ki
Parlak kadifeden, tek bi yerine bir şey olmamış…
Salon vitrininde anneannemin çeyizinden kalma el yapımı kahve fincanları vardı;
Daha dün alınmış gibi…

Aldığımız hediyelere bile kıyamazdı anneanneciğim;
Sevinirdi, paketine koyardı
Bilirdik ki giymeyecek, kıyamayacak…
2 sene önce aldığım ayakkabının kutusunu bulduk evinde
Bir kere bile giymemiş…
.......................................


İktisatlıydı ama cömertti
Kendi yemez içmez, ikram ederdi..
Misafire çok ısrar ederdi “vebal boynuna ye” derdi

ilk torunlarıydım dedemle anneannemin,
ilk göz ağrılarıydım
kıymetim fazlaydı
bunu hep bildim, hep hissettim
“sabaha kadar kusmuğunu temizledim başında” derdi anneanneciğim
“karıştırırlar diye başını bekledim” derdi

Çocukluğumdu O benim…
Gül evler sitesinde, bahçesi güllerle dolu evinde geçerdi çocukluğumun yazları
Oturma odasının tam önünde manolya ağacı vardı, odayı sürekli gölgede tutan
açtığı zaman manolyalar,
birini koparır, suya koyar televizyonun üstünde tutardı; haftalarca kokardı…

topraktan çamur yapar
çamurdan şekiller yapardım
karıncaları takip eder
uğur böceklerini toplar, kartondan odalı evler kurardım
yürüyüşe çıkardım bazen mahalledeki çocuklarla
azcık geciksem arkama bakardım;
bilirdim anneannem ya peşimden geliyor, ya dedemi yollamış
emanet çocuk diye üstüme titrerlerdi…

Çiçekleri, ağaçları sulardım
bahçeyi yıkardım, semiz otlarını toplardım
naneler, çilekler, kayısılar, vişneler, kirazlar, domatesler, biberler…
mavi çam ağacı..
tam evin giriş kapısının oradaydı mavi çam ağacı
Dedem getirtmiş o ağacı, öyle anlatırlardı
Maviydi, hepsinden farklıydı; benim gözümde de çok özel bir ağaçtı
sonra anneciğimin diktiği çam ağacı vardı benimle birlikte büyüyen…
o ağaca da özel ihtimam gösterirdim annem diktiği için
konuşurdum, severdim..

En fazla meyve veren ağaç bahçedeki kiraz ağacıydı
yaz boyu toplar bitiremezdim
Vişne ekşi gelirdi küçükken, yiyemezdim
Anneannem vişne şurubu ve vişne reçeli yapardı onları
sürpriz olsun diye kahvaltı hazırlardım bazen anneanneme
küçücüktüm, gerçekten de sürpriz olurdu
yüzündeki şaşkınlık, sevinç hala gözümün önünde
tepsiyi hazırlar bahçeye çıkarırdım
vişne reçelini yer yer çekirdeklerini toprağa gömerdim ağaç çıkar umuduyla…
bulaşıkları yıkardım
“bardak kırılır, elin kesilir koy sen ciğerim” derdi anneanneciğim

Sonra çok severdim eski fotoğraflara bakmayı
Annemle babamın düğün fotoğrafları benim bebeklik hallerim..

Özenle saklamıştı hepsini
Hala koyduğu yerde duruyordu fotoğrafları..
...............................

En son kurban bayramında sürpriz yapmıştım anneanneme
..............................

Öyle şaşırdı ki beni görünce,
“kim bu kız” dedi şaşkınlığından.
Çok gururu okşandı, çok sevindi…
“Üzülüyordum ben de gelmeyeceksin diye” gibilerinden bişiler söyledi.
“Senin için geldim ben zaten anneanneciğim” dedim;
“Gelmesen gönül koyacaktım zaten” dedi.
İyi ki gitmişim…
Son bayramımız oldu beraber geçirdiğimiz;
Son sağlıklı günleriydi benimle oturup konuştuğu…
Kazak almıştım O’na hediye
Çok beğenmişti, “güzelmiş” dedi
.........................

“anneanneciğim giy ama bak kazağı, böyle kaldırıp koyma bi kenara” demiştim
Kazağı da buldum yatak odasında, paketi hiç açılmamış…

Ramazan Bayramı’nda gitmemiştim
Annemleri çağırmıştım,
Anneanneme de çok ısrar etmiştim “nolur sen de gel” diye…
Uçak rezervasyonu yaptırdım;
Dedim “gel bak 1 saatçik, ben alırım seni havaalanından”
kararsız kaldı, sonra vazgeçti gelmekten..
“darılma yavrum, gelicem ölmeden önce İstanbul’a” dedi
Gelemedi anneanneciğim..
Nasip olmadı..

Oklava kırması yapardı
çok güzel olurdu anneanneciğimin oklava kırmaları
Onun üzerine hiçbir oklava kırmasını beğenmezdik annemle
Yaprak sarması da meşhurdu..
Kalem gibi sarardı…
Küçücük maharetli elleri vardı, bembeyaz…
Bir yüzüğü bir de bileziği hiç çıkmazdı elinden

Tolga rüyasında gördü bir hafta sonra anneannemi
Üstünde güzel bir elbise, parmağında yüzük…
Elini öpmüş..

Ben de özledim seni anneanneciğim
Benim de rüyama gel
Bana da öptür kibar ellerini

Gül evlerindeki gibi gül kokuları içinde, nurlar içinde yat anneanneciğim
Mekanın cennet olsun anneanneciğim benim…

Nerde kalmistik??


Bi suredir blog oksuz kaldi. Biz Turkiye'ye gittik donduk. Her zamanki gibi hareketli bir gezi oldu. Ama gelir gelmez yine master derdine dustugumden yazamadim. Gerci hala yazacak durumda degilim de, baktim bu isin sonu yok (Haziran'a kadar full, sonrada tez malum) bi seyler ciziktiriveriyim dedim. Bi de bu arada beni cesaretlendiren bi sey, esi bizim universiteye post-doc'a gelen bi arkadas mail atmis, yani ilk defa bloguma aile-arkadas disinda biri ilgi gostermis:)) Kendisine ilk olmasi munasebetiyle burdan cevap yazayim dedim: merhaba, cok memnun oldum blogumun bi ise yaradigina, benim esim de benden iki ay kadar once gelmisti, o da yurtta kalmisti ve baya zorlanmisti, ilk basta hersey yabanci geliyor insana, ama siz gelinceye kadar baya alismis olur esiniz de, bilmiyorum benim yazdiklarim size bi ilham verdi mi buralar hakkinda, kucuk bi yer Colchester ama sevimli, sakin ve havasi cok guzel, Londra'ya gidince bi sure sonra sehirden yorulup donsek artik diyoruz, bu sefer Turkiye donusunde de ne kadar yesil olduguna sasirdik, meger ne kadar kurak olmus Turkiye. Cocuklar icin de baya aktivite var, ozellikle yaz aylarinda. Aslinda keske daha uzun kalabilseydiniz de cocuklar burada yarim donem olsun okula gidebilselerdi, onlar icin de farkli bi deneyim olurdu, yine de play grouplara falan goturebilirsiniz bulundugunuz sure icinde. Simdilik boyle. Geldiginiz de gorusmeyi dilerim, selamlar.
p.s. Turkiye tatilini bugun anlatmaya kalksam bu essay bitmez, yarin basliyalim artik:)) sadece dondugumuz de bahceyi nasil buldugumuza dair bir resim koyuyorum, maksat hem yesillik iddialarim kuvvetlensin hem de renk olsu yaziya:))

Rana bu kadar:))

Kemal de bu kadar!