Wednesday, November 28, 2007

When a man is tired of London, he is tired of life.












cok uzun zamandir yazamadim, derslerle bogusuyordum, bu essay meselesinin beni bu kadar zorlayacagini dusunmemistim, devamli teori calisiyoruz, bir essay yazmak icin iki sayfa dolusu kitap - makale okudum-ki bu bir isletme mezunu icin hic mantikli degil:)
neyse bu arada, ben bir turlu londraya gitmedik diye soyleniyordum ki iki hafta ust uste Londra yaptik, ilkinde ailecek kisa bir kesif yaptiktan sonra notthinghamdaki bir arkadasimiza gittik, yolda bir iki yere daha ugradik, boylece hem Londrayi hem de Wales'i (orta ingiltere) gormus olduk, londrayi baya sevdim, ozellikler benim gibi buyuk sehirde yasamaya alismis biri icin ilac gibi geldi, Colchester'i ararsin demisti ama pek oyle olmadi, ben oh oh ne guzel kalabalik ne guzel karisik modundaydim:)) notthinghami da begendim (cigdemin kulaklari cinlasin), bu sene ordada olabilirdik malum. bir de H&M leri gezdim ki, simdi dairedeki tum kizlarin kulaklari cinlayabilir, yani guzel sehir ve burdan gitmesi gelmesi de cok kolay, 45 dakikada sehrin gobegindeyiz, normalde o bolgede yerlesim olmadigindan londrada yasayan biri de o kadar zamanda gelbiliyor..dolayisiyla bir kere gittim ya artik kim tutar beni demeye kalmadi ki adi bende sakli bir arkadasim ta ulkemizden bizi ziyarete geldi, boylece onunla ikinci macera turu baslamis oldu, iki gun sabah cikip gecenin bir vakti donduk, kemali de babaya sattik, Londra'da yapilabilecek seylerin yarisini yaptik herhalde, ustu acik otobusle sehir turu, towers, tower bridge, nehir turu, madam Tussaud, iki defa piccadily meydani, oxford street'deki bilimum alisveris mekanlari, super pastalari ve kremali caylari olan ama adini unuttugum tea room, London eye'dan londra manzaralari, baker street (ozel bir onemi vardi bizim icin), Hyde parka kisa bir bakis, Selfridge, Harrods ve tabi H&M, starbucks etc. etc. yorucu ama cok eglenceli oldu gezilerimiz, hele son gun donerken trende yedigimiz soguk sandvicleri hic unutmam herhalde:) tabi sonra ben essayi yetistirmem icin bir haftam oldugu aci gercegi ile gercek haya dondum ve basta dedigim gibi henuz kendime geldim.. geriyede ancak bir kismini koyabildigim bi ton resim kaldi:))

Tuesday, November 06, 2007

Hallowen & Bonfire Day


Remember, remember the fifth of November,
Gunpowder, treason and plot,
I see no reason why gunpowder treason
Should ever be forgot

evet kac gundur hava kararinca baslayan ve bugun son hizina ulasan havai fisek gosterilerinin sebebini cozduk, megersem ingiliz parlementosunu havaya ucurmaya calisan bir askerin yakalanmasini kutlamak uzere yapilirmis hatta bugün havai fişekler patlatılır, bahçelerde büyük ateşler yakılır, Fawkes’in (hain asker) samandan yapılmış kuklası tekmelenir ve yakılır, maskeli çocuklar “Guy’a bir kuruş lütfen” diye kapı kapı dolaşırmis..

boylece bir de bu bayrami kutlamis olduk, gerci hallowendan yeni cikmistik, korkunc kostumler, balkabaklari derken kemal de kresde katildi bu bayrama, hep beraber hallowen cookies yapmislar, eve de getirdik kemalinkileri, ertesi gun bir istahla yedi cok guzel olmus diye, bakalim daha neler ogrenecegiz..

Monday, October 22, 2007

Sunday, October 14, 2007

ilk izlenimler..(gercek baski)





































merhaba,kayiplara karistin, sesin solugun cikmiyor nerelerdesin diyen dostlardan ozur dileyerek baslamak istiyorum bu yaziya,ne deseniz haklisiniz valla bir turlu isleri toparlayip oturamadim bilgisayarin basina, bir de fotograf makinesinin Ankara`dan gelecek baglanti kablosunu bekledim fotografta ekleyebilmek icin,neyse dun itibariyle kablomuza da kavustuk, bugun de yazilara basliyorum artik:)oncelikle geldigimizden bu yana pesimizi birakmayan melankolik havadan baya siyrildik,tabi ansizin baslayan derslerin de buna katkisi oldu:)gunlerimiz dersler baslamadan da sabah cikip aksam donerek geciyordu gerci ya,kayit isleri, evin ufak tefek eksikleri, kemal`le ilgilenme, doktor isleri, banka karti alma cabalari, ders tanitimlari, seviye tespitler vs. vs. derken gecen hafta okulun da baslamasiyla daha yogun bir tempoya girdik,hala ilk islerimiz de bitmis degil, mesela yarin benim polis kaydimi yaptiracagiz, bankaya tekrar pasaport fotokopisi verecegiz, ticaret musavirligine bilgi gonderecem ve bana ev anahtari yaptiracagiz falan, bitmiyor yani,bu arada European Politics konulu ilk dersim baya vurucu oldu, hocanin sunumunun ardindan uluslar mezunu pek cok arkadasin engin bilgilerini konusturduklari seminer seklinde bir ders idi, teoriler havada ucustu ve ben kendimi acayip eksik hissettim, bunda sonra her ders oncesinde verilen readingleri okuyucam tabi ama ilk dersten boyle hizli baslayacaklarini dusunememisim,bu arada AB alanina ilgi gosteren baya bir Turk arkadas oldugunu da kesfettim ki kendimi hic yabanci hissetmedim ortamda, bu kadar gayret varken bizi AB’ye almazlarsa ayip olurJ
kemal krese alisti baya, bir, iki, dort saat darken gecen hafta birgun sabah dokuzda birakip aksam altida ancak alabildik, ogretmenleri de kendisinden memnun, ‘good boy’ diyorlar bizim yaramaza, gerci birkac tuvalet vukuati oldu ama bekledigimizin aksine hic sorun yapmadilar, kaprissiz, sevimli ve ilgililer, gecen kemalin gozlugunu unutmustuk bizden once farkettiler,
bu arada kemal yavas yavas ingilizceye benzer birseyler soylemeye basladi, uzun ve ritmik bir sarki soyluyor ornegin, arada bir kac kelime ancak yakalayabiliyoruz, gecen de ‘okulda bana cimen dediler’ diye tutturdu bunu da cozebilmis degiliz henuz, herhalde boyle galdir guldur birseyler darken birden cozecek bu isi diye dusunuyorumJ
kresteki yemeklerle arasida sebzeler disinda fena degil, gecen bezelye varmis, ‘yemedim, tu yaptim’ dedi, makarna ve tatlilari affetmiyor ama, bir de gecen ben evde versem asla yemeyecegi tereyagi surulmus biskuviyi ogretmeni verince hapir hupur yedi de gozlerime inanamadim,
bugun de geziye gittiler, colchesterin tarihi yerlerini gezdiler, bu ayin konusu buymus, tabi bizimki ne kadar anliyorsaJ
bu arada bayram da geldi gecti, herkesin bayramini kutluyorum, bizim biraz buruk gececekti gurbet ellerde ama iki arkadasimiz coluk cocuk gelince baya senlikli oldu hatta south-end’e ufak bir gezi bile yaptik,
iste boyle, bir kac fotograf ekliyorum, ilk geldigimiz gunlerde yaptigimiz cevre turlarindan, bizim universiteden, kemalin kresinden ve bayramdan,
sevgilerimle
p.s. inanmayacaksiniz ama bu entry’i tam dort kere yazdim hatta bir kere yarim yayinlanmis tuba da ona cevap yazmis, fotograflari buna ekleyemezsem artik ayri bir enrty’de atarim, valla gayretimi takdir edin, tubacim seninle de mailleselim..

Monday, September 24, 2007

Teletubbilerin veda zamanı ve çilekler ülkesine varış..

evet, artık ingiltere'deyiz..
Ankara'da son günlerimizi oldukça telaşlı geçirdik,
en son Kemale tedbiren yaptırdığımız göz muayenesi neticesinde doktor gözlük verince, zaten karışık olan takvimimiz iyice karıştı, ikinci bir doktordan teyit alıdık, gözlükçüde uzun saatler geçirdik ve son günümüz itibariyle Kemal bey de bir gözlük sahibi oldu:) kullanabiliyor mu derseniz, işte zaten en çok televizyon ve bilgisayarda kullanması gerekiyor yani, ona biraz alıştı, ama arada çıkarıp atıyordu başta, şimdi katlayıp bir yere koymaya başladı, ilerleme var yani:)
öte yandan hüzünlü bir vedayla ayrıldık Ankara'dan, üç araba uğurlayanımız vardı, ortamı biraz keyiflendirmek ve tabi ağlamamak için Kemal'in 'teletubbilerin veda zamanı' esprisine sığındık, babam duygulandığını göstermemek için 'ben artık gideyim' deyip hızla uzaklaştı yanımızdan, annem son ana kadar güçlü durmaya çalıştı ama İstanbul'dan aradığımda sesimi duyduğunda gözyaşlarına boğuldu, kayınvalidem, kayınpederim, Kadriye, Hasan, Cihangir, annanem, teyzem hepsi kötü oldular bu ayrılığa, özellikle Kemal'den ayrılmak çok zor geldi anneme, dile kolay üç yıldır, haftanın beş-altı gününü geçiriyorlardı beraber, şimdi büyük bir boşluğa düştü ve bu zamanda ne yapacak diye düşünüyor, ben de tek başıma olsam kesin ağlardım ama Kemalle birlikte olunca güçlü olmak gerekti,
sonra uzun bir yolculuk yaptık tabi toplam beş saat ama Kemalle olunca ve beyefendi hiç uyumayınca baya uzadı yol, neyseki onu oyalamak için ufak yeni oyuncaklarla doldurmuştum çantasınıi onlarla oyalandık yol boyu, bir de uçak yemeklerini pek sevdi yaramaz,
İngiltereye vardığımız da Celal bizi gülller ve bir oyuncak kaplan ve kocaman bir gülümsememeyle karşıladı, bizim hüznümüzde bir anda mutluluğa dönüştü tabi:)
Londra Stansted havaalanından Colchester'a bir saat otobüsle geldik, Kemal otobüste uyudu artık,
sonra evimize geldik, sevimli ve kullanışlı bir ev, benim getirdiğim pembe çiçekli koltuk kılıfları ve nevresim takımları ile daha da güzelleşti, Kemal balonlarla süslü odasına ve evin hemen her tarafına bayıldı, 'baba bize ev mi yapmış anne' deyip durdu,
ertesi gün okula gittik, Celalin bisikletle beş dakikada aldığı yolu, Kemalin yürüyüş hızıyla yarım saatte aldık-ki bu da acaba araba mı alsak diye düşünmemize yol açtı,
Kemalin kreşine de gittik, çok sempatik ögretmenleri var, Lyn adlı öğretmeni Kemale birşeyler anlatırken o kızcağızın yüzüne karşı ha ha ha diye güldü, insanların onunla ingilizce konuşmaları çok komik geliyor, sonra oyuncaklarla oynadı ve bisiklete binme saatinde diğer çocuklarla beraber sıraya girip bisiklete bindi, yalnız tahminimizin aksine sınıfta yabancı çocuk bir iki tane, gerçi sınıf henüz tam oluşmamış değişebilir, öğretmenleri yabancı öğrenciler konusunda deneyimliymiş bu da beni rahatlatan bir şey oldu, bir fransız çocuk var, geldiğinde hiç ingilizce bilmiyormuş, şimdi kreşin sınırlarında annesiyle bile ingilizce konuşuyormuş, bakalım bizi ne maceralar bekliyor,
onun dışında okul güzeldi, tabi öğrenciler tamamen gelince daha güzel olur, yalnız uzakdoğulu sayısı oldukça fazla, bir cafede oturduğumuzda üç çinli kız Kemalle konuştular, o da herkese dediği gibi 'hello my name is Kemal' dedi, sonra da bana onlar kim diye sordu, ben de çinliler dedim, sonradan babasına olayı şöyle anlatıyor: ' baba ben çileklere hello dedim' böylece çinlilerin adı çilekler kaldı, dün marketten dönerken yine iki çinli geçti yanımızdan kemal yine hemen 'anne bak çilekler' dedi, ayırt ediyor yani:)
Cumartesi günü Colchester merkezine gittik, tarihi bir kalenin çevresinde irili ufaklı dükkanlar ve geniş parklardan oluşan güzel bir şehir merkezi var, baya gezdik, hoşumuza gitti, burası üniversiteye göre çok ingiliz ama, yabancılar tek tük,
işte böyle yavaş yavaş alışıyoruz buralara, bu hafta kemal bir gün bir saat gidecek kreşe haftaya yavaş yavaş artıracağız, o da alışır, biz de okula başlarsak daha bir uyum sağlarız ortama diye düşünüyorum, bakalım önümüzdeki günler neler getirecek,

Saturday, September 01, 2007

yorucu günler..


merhabalar,
gerçekten yorucu günlerden geçiyorum,

vizelerimizi İngiltere Büyükelçiliği'ne yaptığım üç ziyaretten sonra alabildik, ilki başvuruydu, ikincisinde tam bir dakika geç kaldığım için alamadım, üçüncüsünde saatinden önce gidip bekledim ve aldım. Tabi her seferinde Gaziosmanpaşa'nın tepelerinde kaybolmam ve başıma güneş geçmesi de ayrı bir olaydı:))

arabayı satılmak üzere teslim ettiğimizden beri otobüsler, dolmuşlar ve metrolarla seyhat ediyorum ve özellikle bu sıcak yaz günlerinde arabaya sahip olmanın ne büyük nimet olduğunu anlıyorum.

dört-beş gündür baş ağrısı, mide sancısı vs. çekmekteyken, dün akşamdan beri de bağırsaklarımın bozulmasıyla kafamı yataktan kaldırmayacak hale geldim, yine de çok sevdiğimiz aile dostlarımız-namı-ı diğer Boraların beraber kahvaltı yapma isteklerini kıramadım, yarın tatile çıkıyorlar çünkü, böylece bir kaç ilaç içip durumu geçici süreliğine kontrol altına alarak , sabah Kemalcikle beraber yola koyulduk, daha doğrusu bizi evimizden aldılar, Ahlatlıbel'de yediğim en güzel sucuklu,biberli, domatesli sandviç, ege zeytinleri, kaşar peynir, domates, salatlık ve tabi çay ile süper bir kahvaltı yaptık. Ben son günlerde bir şey yiyemediğimden arkadaşları kırmamak için yediğim sandviçi hala sindirebilmiş değilim ama herşey çok güzel oldu. Böyle zamanlarda hatırlanmak başlıbaşına güzel zaten. Kemal de Bora abisiyle çok eğlendi, bir de günün finalinde abisi ona kocaman bir helikopter hediye etti ki keyfine diyecek yoktu. Daha sonra halasından da akşam yemeği teklifi aldık. Kemal'in de kuzen Rüveyda'yı çok göreceği gelmişti. Akşam yatarken "anne ben bugün çok güzel bir rüya göreceğim" dedi, ben de "nedir" diye sorunca, "Rüveyda'yı.." demesin mi:)) Yalnız, benim sağlığım iyi sinyaller vermiyor ve arabamız olmadığından ulaşım sorunumuz var. O nedenle halamızın da önerisiyle kuzenlerin buluşmasını hafta içine erteledik. Şimdi bizim beyefendi öğle yemeğini yedi uyuyor, ben de yanına gideceğim, biraz dinlenip toparlanmak üzere..

Herkese selamlar, tek yorum yazan canım arkadaşım Esra olsa da:))

Sunday, August 26, 2007

Friday, August 17, 2007

İşte son gün..

Merhaba,
Bugün işte son günüm..
Gerçi yine uğramam gerekecek gidiş işlemleri için ama bugün 17 Eylül'e kadar kadar izne ayrılıyorum ve masamı boşaltıyorum,
işleri bir süre önce arkadaşlara devrettiğimden içim rahat,
vedalaşma işini de yine 17 Eylül'de yapmayı düşünüyorum,
ama masamı boşaltmak, bilgisayarımı devretmek biraz zor geliyor,
kaç senedir günde en az sekiz-dokuz saatimi burada geçiriyorum,
bilgisayarla zeten bütünleşmiş haldeyim,
dün dosyalarımı CD'lere kaydettim,
bugün de mail hesabımı yahoo'ya aktaracağım,
masamı toplayıp, sandalyemi de peşime taktı mı, bu iş tamamdır,
benden geriye pek iz kalmayacak:(
eskiden pek bağlanma huyum yoktu,
yaşlanıyorum galiba:))

Thursday, August 16, 2007

Ayşegül&Celal&Kemal in Simpsons




Merhaba,
bu ailemizin Simpsonlaştırılmış hali..
www. simpsonizeme.com adresinden yapılıyor, bir resminizi ekliyorsunuz,
bilgisayarda dönüşümü gerçekleştiriyor,
sonuç hiç fena değil:))

Wednesday, August 15, 2007

Evimiz..

Tatlım evi merak ediyordun, mutfak salon bir arada bir görüntü..

Monday, August 13, 2007

Işıl Işıl


cumartesi günü Işıl'ı ABD'ye yolculadık,

Işıl benim hem oda arkadaşım hem daire arkadaşım hem de çok iyi bir dostum,

yaklaşık beş yıldır aynı odada birlikte çalışıyoruz,

hiç birbirimizi kırmadan, hep birbirimize destek vererek geçirdik bu süreci,

işte kolay kolay kurulmayan bir dostluk kurduk böylece,

çok çalıştık,

çok eğlendik,

ve çok yemek yedik beraberce:)

odamız insanların sıkıntılarını anlatmak, sevinçlerini paylaşmak,

akşamüstleri yiyecek bir şeyler istemek

veya sadece dinlenmek için uğradıkları bir yere dönüştü zamanla,

masterı ben iki sene ışıl bir sene erteledik,

sonra yine aynı anda karar verdik mastera gitmeye,

okulları birlikte araştırdık,

hatta ikimiz de aynı okul mezunu olduğumuzdan ve aynı işi yaptığımızdan,
farkı ayırt edilemeyecek "statement of purpose"lar yazdık,

sonunda Işıl çok istediği "Columbia University"den kabul aldı,

ve cumartesi günü New York'a uçtu,

şimdi orada ev bulma telaşındadır:))

onun burada olmaması o kadar büyük bir eksiklik ki,

neyse ki ben de yakında terk ediyorum gemiyi,

sonrada beraber döner kaldığımız yerden devam ederiz diye umuyorum,

Işılcığıma hayatının bu yeni döneminde bol bol mutluluk diliyorum,

ayrıca CEO:))

Tuesday, August 07, 2007

kemalin yaramazlıkları, bebekler ve esracık..

tekrar merhaba,

dünkü hüzünlü entry'den sonra iyi bir şeyler yazmak ihtiyacındayım bugün,

kemal iyice akıllı yaramazlıklar yapmaya başladı,

yani önceden planlıyor, etrafı gözlüyor, gerekli malzemeyi hazırlıyor,

veee kimse olmadığı bir sırada eylemi gerçekleştiriyor,

dün akşam biz yemek yerken, sofradan sessizce ayrılıp, mutfağa gitmesi,

masanın üzerinden bir bardak alıp, buzdolabını açıp, ağrı kesici şurubunu bulup, kapağını açıp, bardağa doldurması

ve annemin bir anda yokluğunu farkedip mutfağa gitmesiyle bardağı tam kafaya dikmek üzereyken yakalanması mesela,

yüreğimiz ağzımıza geldi,

ama beyefendi suç bizimmiş gibi bardağı niye elinden aldık diye de bir sürü mızmızlandı,

işte böyle, haşarı oğlan çocukları gibi kırıp dökmesi yok ama düşünüp düşünüp yeni yaramazlıklar icat ediyor,

bu arada, ben Kemal'le başetmeye çalışırken, dün Celal'den onlar da İngiltere'ye yerleşecek iki arkadaşımızın eşlerinin ikinci çocuklarına hamile olduklarını öğrendim,

onları cesaretlerinden ötürü tebrik ediyorum,

aramıza katılacak yeni minikleri sabırsızlıkla bekleyeceğiz artık,

ama mümkünse ben bu modayı takip etmeyeyim:))

yine çok sevdiğim bir arkadaşımızın dediği gibi 1+1 =2 olmadığını biliyorum çünkü, çocuk sözkonusu olunca, hele de yeni bir ülkeye alışma, derslere adapte olma, Kemal'in uyum sağlaması vs. arasında hiç düşünemiyorum,

bu arada ikinci yorumumu da aldım, iki alttaki entry'de göreceğiniz gibi, Esracık da, daha önce bahsettiğim arkadaşım gibi, uzaklarda namı-ı diğer özgürlükler ülkesinde yaşıyor bir süredir, o master eşi doktora yapıyor, kendisi ruhu yüzüne yansımış dünya güzeli bir insandır, çok iyi dosttur, ayrıca bu ara bir sürü güzel yemek yapıyor, ben de blogundan bakmakla yetiniyorum, burada sıcaklardan bir şey yenmiyor çünkü, kendisine ve eşine çok çok sevgiler ve selamlar gönderiyorum, umarım bir gün onları da ziyaret edebiliriz,

Monday, August 06, 2007

şehit..


kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlardan biri..

celalin bir akrabasını kaybettik,

daha hayatının baharında bir delikanlı,

askerliğini yaptığı Hakkari'de uzaktan kontrollü bir mayının patlaması sonucu yaralanmış, Ankara'ya GATA'ya getirilmişti,

Cumartesi günü Hasan'la ziyaretine gitmiştik,

kendisi yoğun bakımda olduğundan babası ile görüşmüştük,

adamcağız yorgun, bitkin ama hala umutlu idi,

arada yaşaran gözlerini siliyor, iyi olur inşallah diyordu,

bir gün önce orada kalan bir başka babanın oğlu dört ameliyat 62 günden sonra "baba" demiş ve babasını umutlandırdığı aynı günün akşamı vefat etmişti, bize onun hikayesini anlattı,

oğlu iyi olana kadar orada yanıbaşında durmaya kararlıydı,

ama ne yazık ki bugün de o oğlunu uğurladı,

dedim ya kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlardan biri,

başı sağ olsun,

özgürlükler ülkesi..


tekrar merhaba,

arkadaşlarım blogu okumaya başlamışlar bile,

ilk yorumu uzaklardan, nam-ı diğer özgürlükler ülkesinden bir arkadaşımdan mail yoluyla aldım,

kendisi yeni evli ve anlattığı kadarıyla çok güzel ve çok sakin bir şehirde eşiyle beraber bitmesini istemediği bir master yapıyor,

bizi oralara davet ediyor,

bakalım önce bir ingiltereye gitmeyi başaralım, sonra okyanusu geçmeyi biz de çok istiyoruz,

ona ve eşine buradan çok çok sevgiler ve selamlar gönderiyorum,

Thursday, August 02, 2007

Kemal'in parkı



bu da Kemalin oynayacağı parklardan biri,

çok güzel değil mi..

Kemal'in odası


Kemalin yatağı ve odası,
henuz kendisi gormedi ama..
annesi de gormedi tabi,
en kısa zamanda gormelerini bekliyorum..
İngiltere'den sevgiler.
Baba..

mutlu bir haber..


dün çok güzel bir haber aldım,

bir arkadaşım bebiş bekliyormuş,

kendisi de eşi de harika insanlar olduklarından çok çok tatlı bir bebekleri olacağını tahmin ediyorum,

Eylül itibariyle ABD'deye taşınacaklarından bebişi görmeye gitmemiz zor olacak ama en azından fotağraflarıyla paylaşabiliriz mutluluklarını diye düşünüyorum,

tekrar tebrikler kadim dostum,

Monday, July 30, 2007

taşınmak ya da taşınmamak..

anlatamam ne kadar yorgunum..

taşınmanın zorluğunu bir kez daha idrak ettim..

annem, anneannem, teyzem, batuhan ve kemal'den oluşan bir takımla çalışıyoruz.

anneannem bizi güldürmek dışında yemek işleriyle ilgileniyor-ki yaşına göre süper bir performansı var..
batuhan genelde su içerek, uyuyarak ve marketten malzeme alarak geçiriyor bu günleri..

kemal, binbir güçlükle yapılmış paketleri bozmak, yatakların üzerinde zıplamak gibi şeylerin yanında ara ara gözüne birşeyler kestirip "bunu evime götürebilir miyim" diyerek bizi şaşkınlığa uğratıyor, evinin nerde olduğu kavramı baya karıştı onda..

ben de genelde dışarı işlerini hallediyorum, vakumlu torba almak (easy bag-harika bir icat-yanda resmi var) karton bulmak (hiç bu kadar zor olduğunu bilmiyordum- arayınca kıymete biniyor..) , tabi en önemli işim "sınıflandırmak": ingiltere'ye gidecekler, ankara'da saklanıp dönüşte kullanılacaklar, malatyaya gidecekler, hasana verilecekler, anneme verilecekler, şimdilik kullanılacaklar, kullanımdan kalkacaklar vs. vs., bazen o kadar karışıyor ki:))

işte bu durumda asıl işi annem ve teyzem yapıyor, devamlı paketleme, temizleme, toparlama halindeler ve işlerini çok iyi yapıyorlar, yoksa ben üç ayda taşınamazdım zaten,
molalarımızda çek keyifli geçiyor, ankara sıcakta tavan yaptığından, bol bol elma-soda, karpuz, dondurma ve tabi hiç vazgeçemediğimiz çay:))

akşamları yorgunluktan bayılmış bir halde yaptığımız balkon sefaları da var tabi, fakat yarım saat bir saat sonra herkes uyuklamaya başlıyor o ayrı,

işte böyle,

umarım sularımız kesilmeden (çarşambadan itibaren iki gün yok bir gün var) baya yol almış oluruz..



Friday, July 27, 2007

İngiltere yolunda..

Uzunca bir aradan sonra merhaba,

Arkadaşlarım blogu güncellemediğim için bana sitem ediyorlardı ki haklılar en son Esra blog açtığında yazmışım..

Arada pek çok şey oldu tabi ama onları anlatmak zor olur diye düşünüyor ve bundan sonra daha istikrarlı olmayı umuyorum..

Hayatımızdaki en önemli değişiklik benim ingilterede mastıra gitme gayretlerim nedeniyle celalin de arayışa girmesi ve sonunda onun benden önce Essex University'de doktora kabulü alması oldu,

Bunun üzerine ben de daha önceki kabul aldığım okulların Colchester'a en az 3 saat mesafede olmaları nedeniyle önce "biz coventry'de ev tutarız Celal colchester'da yurtta kalır, haftasonları gider gelir, yaparız ne olacak" diye teselli bulurken, sonra "aman Allahım ben Kemal'le tek başıma ne yapacağım" diye panik atak geçirdikten sonra, üniversite, bölüm vs. ideallerimi bir kenara iterek Essex'e başvurmaya karar verdim, tabi bu baya bir geç oldu ve benim son anda başvuru, kabul, kuruma kabul ettirme gibi bir sürü heyacanlı aşmayı geçmem gerekti. Sonuç olarak aile birlikteliğimizi sağlamayı başardık, ben de derin bir nefes aldım.

11 Temmuz'da Celal'i uğurladık, baya hüzünlü bir ayrılış oldu, kendisinin de pek çok işlemi son dakika olduğundan kendini bir anda ingilterede buldu,

şimdi gideli 16 gün olmuş ve onu o kadar arıyorum ki ayrı şehirlerde oturmak planlarının falan tamamen mantıksız olduğunu anlıyorum, buna "çalışkan öğrenci sendromu" adını verdim, istediğim okul, bölüm olsun diye ailenin parçalanmasına razı olmamı başka türlü açıklayamıyorum,

neyse burası Kemal'in blogu olduguna göre ondan da bahsedeyim, minik oglumun dogumgününü 19 temmuz'da kutladık, babası da telefonda katıldı şenliğimize, bir mutlu oldu ki, özellikle tüm tavanı süsleyen balonlara hayran kaldı ve pastasının araba şeklindeki mumlarını yemeye çalıştı, hediyeleri açarken çok zorlandı çünkü diğer oyuncağa geçmeden öncekiyle en az yarım saat oynamak istiyordu:))

şimdilik haberler böyle,

artık yavaş yavaş evi toplamaya başlıyoruz biz de, 19 eylül'de yolcuyuz..




Rana bu kadar:))

Kemal de bu kadar!