Wednesday, September 28, 2011

Dönüş-3: Mutlu muyuz gerçekten!?



Önce artık ülkemize döneceğimiz için çok mutluyduk,,

Gider bir an önce düzenimizi oturturuz diyorduk,,

Sonra yavaş yavaş evle, sokakla, parkla, arkadaşlarla, Kemal'in okuluyla, marketle vs. vedalaşmaya başlayınca ve de gidiş bir uzakta değil de gerçek olunca mutluluk buruklaşmaya başladı,,

İki bavulla kafamızda bin türlü nasıl yapacağız düşüncesiyle geldiğimiz İngiltere'den oradaki hayatımızdan ayrılmamızın o kadar da kolay olmayacağını anladık,

orada ben, Celal, Kemal, daha sonra Rana küçük bir dünya kurmuştuk,

Günün büyük kısmını beraber geçiriyorduk,

Uzun kahvaltılar, uzun yürüyüşler, uzun sohbetler, uzun alışverişler vardı hayatımızda,

zaman zaman yoğun bir çalışma dönemine giriyor zaman zaman tümden kopuyorduk,

bazen Rana'ya Wollaton Park'da turlarken, Kemal'le Highwoods'ta piknik yaparken veya Celal'le Braintree Freeport'ta indirim peşinde koşarken gerçeklikten uzaklaştığımı hissediyordum,

annem bile geldiğinde gündüz saati bizim evin sokağında kimseyi görmeyince burası sanki başka bir dünya demişti, insanlar nerdeler?

biz de ilk başlarda, buraların sakinliğine, hayatın yavaşlığına vs. takılsak da zamanla buna alışmış hatta sevmeye başlamıştık,

yalnızlık bile zamanla alışkanlığa dönüşmüştü sanki,

Kemal'i ilk nursery'e verdiğimizde bize 'emergency call' için ikinci bir adres sorduklarında verecek ikinci bir adres bulamadığımıza bozulmuştuk, fakat zamanla yalnızlık bizi birbirimize bağlayan, kendi kendimize yetmemizi sağlayan bir seye dönüştü, zaten zamanla ufak çaplı bir çevre de edindik,


komşularımız oldu, yeni tanıdığımız ama hayatımızın bir parçası olan insanlar,

tabi en çok Kemal etkilendi İngiltere'den ama onu da ayrı anlatacağım,

işte diyeceğim, biraz buruk ayrıldık İngiltere'den evimize döner gibi değil de evimizden gider gibi,,

Rana bu kadar:))

Kemal de bu kadar!