Friday, July 31, 2009

Chris Abi


Komsumuzun oglu. Kemal geldigimizden bu yana, yan bahceyi gozetleyip duruyor, gercekten ama bi ara merdiven cekmisti shed'in yanina, ara da cikip bakiyordu orada mi diye, bi de topu ozellikle yan bahceye atiyor bazen diyalog olsun diye . Zaten abilere de cok merakliya. Neyse, dogumgunune de davet etti Chris abisini (aynen boyle soyluyor kendisine:) ) O da futbol toplu bir dogum karti ile tebrige geldi aksamustu, kendisine hemen bir dogumgunu sapkasi takti bizimki, bi de pasta ikram etti. Sonrada iste boyle poz verdi kameralara:)

Thursday, July 23, 2009

Morning Sickness!!

Evet, kendisiyle Kemal bey doneminde tanismamistim ama bu sefer tanisma imkani buldum. Hatta buna morning sickness degil de all day sickness'da diyebiliriz. Oncelikle cevremdeki tum kokulari alabiliyorum, ve her birine tepki verebiliyorum. Yorucu bir seymis gercekten. Bir ara bitecek diye bekliyorum. Bu arada tabi kendi capimda bir arastirma yapip onlemler almaya da basladim. Malum bu ara bebek bekleyen cok, onlara da ilham vermek maksadiyla en cok ise yarayanlari sayayim:

- efendim, B6 vitamini cok ise yariyormus, internette siparis verdim nihayet geldi, aslinda B6 vitaminli elmali pastiller gordum internette ama onlar sadece ABD satiliyormus, ondan mahrum kaldik yani,

- Gece uyumadan once biraz yogurt ekmek yemek, denendi, onaylandi,

- yine gece uyumadan, soguk suya biraz bal, biraz elma sirkesi karistirip icmek, denendi, kesinlikle ise yariyor, ayrica detoks da yapmis oluyorsunuz bi yandan,

- sabah yataktan cikmadan biraz ekmek yemek, ve yatakta biraz oturmak, sonrasinda da ani hareketlerden bir sure kacinmak, ben genelde yataktan ziplayarak kaltigim icin hayatimda ciddi bir degisiklik oldu bu, ayrica sabah sabah yatakta ekmek yemek de cok komik, bu cocuklar daha dogmadan senle dalga gecmeye basliyorlar sanki,

- Sea-band diye kolunuza taktiginiz bir bileklik var, akupunktur etkisi yapiyormus, abartip onu da aldim, psikolojik mi bilmiyorum ama ilk gun super etkiliydi, sonra gecti sanki etkisi, yine de alternatif bi onlem olarak hayatimizdaki yerini aldi,

simdilik oneriler bu kadar:))

Tuesday, July 21, 2009

Iyikiii dogduuun Esraaaa!!!


Dun simarik bir gundu tam anlamiyla, isi gucu biraktim, tebrik kabul ettim. Herkese tekrar tesekkur ediyorum, ne guzel bir sey paylasmak, sanki mide bulantim bile azaldi:))

Ama bu arada, saskinliktan Esracigin dogumgununu unutmusum, aslinda aklimdaydi dune kadar, Kemal'den bir gun sonra ya, ama dun rehavete kapilinca aklimdan gidivermis. Zaten bilen bilir bizim bu unutkanlik ilk degildir son da olmayacaktir. O yuzden arkadaslar bir kac gun yanilma payi tanirlar genelde:))

Esra harika bir arkadastir, ginger tea'dan benim sirrimi ilk anlayandir ayrica, ve tabi her ne kadar hala acikca ifade edemese de insallah yakinda anneler kulubumuze katilacaktir, inaniyorum ki cok sevgi dolu ve fedakar bir anne olacak kendisi, bir dahaki dogumgunu pastasini kucaginda sirin bi bebekle uflemesini ve tabi o anin fotografini hepimizle paylasmasini diliyorum, ya da daha iyisi, o anda bizim de onun yaninda olmamizi:))

Nice guzel yaslara Esracim, saglikla ve sevdiklerinle..

Sunday, July 19, 2009

Kemal'in dogumgunu ve yeni bir heyecan:))


Kemal’in dogdugu gunden onceki gece, yani bundan tam bes sene once, nasil heyecanliydim anlatamam. Sevinc, korku, umut, tum duygular birbirine karismisti. O gece uyumak baya zor olmustu. Ertesi gun aylardir bekledigimiz kucuk yolcu cikageldi. Ilk sesini duydugumda, ilk yuzunu gosterdiklerinde icimden ona karsi oylesine buyuk bir sevgi hissettim ki, bu gozlerimi yasartti. Sonra ona tekrar kavusana kadarki bir saat gecmek bilmedi, yuzyil oldu sanki. Odaya cikip onu kucagima verdiklerinde hayatimin bir daha geri donulemez bicimde degistigini anladim. Bir kucuk adam gelmis hayatimin tam orta yerine kurulmustu ve isin enterasan yani ben bundan hic sikayetci degildim. Eve gittigimiz gun o ilk heyecanin yerini yine korku aldi, cok gucsuz hissediyordum kendimi, nasil bakicam ben ona diye sordugumu hatirliyorum Celal’e. Nedense bu bana inanilmaz zor gelmisti o an. Herseyiyle bana muhtac bir canli, nasil bakicam ben ona. Halbuki hersey oylesine dogal gelisiyor ki, sen ona nasil bakacagini ta icinde bir yerlerde biliyorsun, sadece o sesi dinlemen gerek. Normalde gece top atilsa uyanmayan sen, onun miriltisina dikileviriyorsun, uyaninca bir turlu uykuya donemeyen sen, aninda tekrar daliyorsun, daha guclu oluyorsun, ama ayni zamanda daha aglak. Icin titriyor ona birsey olmasin diye. Cok guzel bir sey annelik. Ve hani annenin hakki odenmez derler ya, aslinda anne bence pesin pesin aliyor karsiligini verdiklerinin, onun sana anne demesi, sana herkesten ayri bir sevgi beslemesi, bazen sadece bir bakisi, bir gulusu, herseye deger dedirtiyor insana.

Bunca soz sadece Kemal’in dogumgunu icin degil aslinda. Hayat surprizlerle dolu, bu sene Kemal’in dogumgununu kutlarken, yine kipir kipir icim. Cok erken olunca insan kendi kendine soylemeye bile cekiniyor aslinda, fakat haberi sevdiklerimle paylasmak icin guzel bir gun.

Iyi ki dogdun canim oglum, insallah kardesin de bize senin gibi saglikla ve guzelliklerle geliverir.

Friday, July 17, 2009

EVE!!

Kemal 'evet' yerine 'eve' demeye basladi, hani 'yes' yerine 'yeah' diyorlar ya, o hesap, kafasi karisti cocugun:))

Sunday, July 12, 2009

Ginger Tea


Bu cayi yeni kesfettim. Soguk alginligina, kirikliga, mide bulantisina bire bir. Bir nevi ingilizlerin nane-limonu. Yalniz poset caylardan almiyoruz, en guzeli, kok ya da ground ginger (zencefil) almak. Fincaninizin icine bir cay kasigi ginger (eger kokse rendeleyip), uzerine de bir dilim limon koyuyorsunuz, kaynar suyu ekleyip 3 dakika falan demlenmesini bekliyorsunuz. Biraz sert ama guzel bir tadi var. Yaninda da ‘ginger nut’ biskuvi yiyeyebilirsiniz.

Tuesday, July 07, 2009

Broomgrove Summer Fair












Kemal’in okulunda summer fair vardi gecen gun. Kemal’lerin reception sinifi da bayadir hazirlaniyordu zaten yapacaklari dans gosterisi icin. Fair’in temasi 70’li yillar oldugu icin cocuklarin ‘disco clothes’ bizim de annelerin de 70’li yillar kiyafetleri giymelerini istediler. En iyi kiyafete de odul verilecekti. Tabi bizim burda sadece 2000’li yillar ogrenci kiyafetlerimiz oldugu icin bu kisma fazla istirak edemedik ama bir gun once Kemal’e kiyafet ayarlamak maksadiyla carsiya ciktik. Sonunda biraz Michael Jackson, biraz Kemalin favorisi pirates ilhamiyla, siyah kisa pantalon, beyaz gomlek, siyah kiravat, beyaz sapka, ve korsan eldivenlerinde karar kildik, son dakika sapkayi giymek istemeyince ona da bir korsan figuru yapistirdik ve ortaya baya egzantrik bir sey cikti. Tabi bi de, yine son dakika denedigimiz kiravat uzun olunca once kestik diktik, kemal uzun olsun diye israr edince arabada giderken geri diktik falan. Nihayet alana vardigimizda biz zaten yorulmustuk, ama Kemal arkadaslari kiyafetini cok begenince aninda keyiflendi. Onlari siniflara aldilar, biz de arkadaki cim alanda hazirlanan sandalyelerden kapmaya kostuk. Batuhan okulun bahcesine hayran kaldi. Goz alabildigine cim alan. Bizim beton okul bahcelerini andik tabi. Birazdan gosteri basladi, Kemaller, gunun temasina uygun olarak, Abba’dan Super Trouper’i soylediler, sonra birinci siniflar Waterloo’yu, ikinci siniflar Mamma Mia'yi, ve hep beraber thank you for the music’i soylediler. cok sevimliydi hepsi, bazilari bonus peruklar, kocaman gunes gozlukleri falan takmisti. Dans ederken bize ya da birbirlerine bakip hareketlerini unutuyorlardi arada. Sonra da cocuklari alip, fair alanini gezdik. Her zamanki gibi, barbecue, cookies and cakes, tea and milk, ve bilimum ikinci el standlari vardi. Kemal’e vrtech adli tv oyunundan aldik kelepire, gecen seferde bi piyano almistik yine fair’dan, tecrubeliyiz yani. Bi de sisme kaydiraklar, zip ziplar falan olan bir oyun alani hazirlamislar, Kemal oraya kaydi hemen, biz de sandalyelere oturduk bekledik. Bu arada bi celilis vardi, buyuk odul 50 pound, onun disinda iste bir hafta kick box kursu, iki kisilik yemek, vs. vs. odulleri olan. Ben de hepimiz icin bilet almistim. Biz otururken cekilise basladilar, ama cok da vermedik dikkatimizi o sirada, Celal ‘ aa bizim adresi soyluyorlar dedi’ , hemen kalkip gittim ben de, bi baktim annemim bileti, buyuk odulu kazanmis, acayip sasirdik, en cok da annem, simdiye kadar hicbir sey kazanmadim boyle, sen kalk Turkiye'lerden gel, cekiliste odul kazan diye sasti durdu. Bu arada oyun alanindan cikan Kemal yine her zaman oldugu gibi face paint’e kostu, bu face paint konusunda ayri bi baslik acicam, o kadar seviyor ki. Benim itirazima ragmen herhalde kiyafetiyle uyumlu olsun diye siyah-beyaz, korkunc bi sey secti. Kizlar kelebek, kalp falan yaptiriyorlar, oglanlar drakula, korsan vs. Neyse sonra Batuhan Kemal’e bi sisme kilic aldi, olay da boylece koptu. Kiliclari alan cocuklar bir nevi meydan savasina girdiler, Kemal Cuneyt Arkin misali, meydandan cikmak bilmedi ve kendinden buyuk cocuklara bile kafa tutu. Sonunda kendisini, oradan sokmek suretiyle, kucagimiza alip uzaklastik. Arabada hala niye gidiyoruz diye bize tavir yapiyordu.

Friday, July 03, 2009

Highwoods







Nottingham’im Sherwood ormanlari varsa, Colchester’in da Highwoods’u var diye ozetleyebiliriz durumu. E biz de Robin Hood (Kemal Bey tabi ki) ve adamlari oluyoruz bu durumda:) Aslinda buraya baya gittik ama yazmamisim nedense. Bu sefer annemlerle gidince ve onlar da cok begenince yazayim dedim. Efendim ormanimiz town’in ortasinda ama baya buyuk, giris kapisindan bir kac mil devasa agaclarin arasindan yuruyorsunuz, etraftan gizemli sesler de gelmiyor degil, bir keresinde bir tilkiye rastlamistik, ama daha cok sincap ve tavsanlar var. Fakat bu sik agaclarin sonunda birden gozalabildigine yesil bir duzluge cikiyorsunuz-ki herkes de en cok bundan etkileniyor, bi zaman sonra hep boyle orman orman gidecegimizi dusunuyorlar herhalde. En guzeli de bu alanin ortasindaki kocaman gol tabi. Icinde basta ordekler olmak uzere cok cesitli su canlilari var. Buradaki canli cesitliligini devamli artirmaya calisiyorlar. Golun kenarlarinda balikcilar icin ozel yerler yapilmis, her zaman bir kac balikciya rastliyoruz. Ama genelde sakin ve ozellikle Turkiye’den gelenleri bu cok sasirtiyor tabi, boyle bir alan olsa hemen her yer dolar diyorlar, fakat tabi ki burda bu tur alanlar cok daha fazla oldugu icin ve herkesin arka bahcesi de baya islev gordugu icin talep fazla olmuyor. Mangalcilar falan hic yok zaten. Biz de koftelerimizi hazirladik, kolalarimizi aldik (bu arada tekrar kolaya basladik Batuhan sayesinde), salatamiz, meyvemiz, kuruyemisimiz ve dahi Hacibaba baklavamiz bile vardi (Celal son bir haftalik Turkiye ziyaretinden getirdi bizi dusunerek). Tabi bi de koca bir termos dolusu cayimiz. Sergimizi serdik, yayildik. Kemal bisiklete bindi, ikili gruplar halinde gol cevresi yuruyusu yaptik, bi ara ‘stick’ krizi yasadik, herkes Kemal’e daha buyuk bir stick aradi, nihayet bulundu, sincaplarin yuvasi arandi, ve bulundu, ve donus zamani geldi. Aksam da hepimiz temiz havadan nasibini almis olarak, erkenden ve misil misil uyuduk.. (tam hikaye formatinda oldu, onlar ermis muradina biz cikalim kerevetine)

Rana bu kadar:))

Kemal de bu kadar!